4 entry daha
  • polonya'nın seyirci ve dolayısıyla hakem avantajına sahip olmasına, litvanya ve bulgaristan maçlarındaki performanslarına rağmen türkiye'nin favori olduğu maç.

    polonya'nın iki maçını da izledim. ayrıca, geçen ay ingiltere'de yapılan game on turnuvasında da bizimle yaptıkları maçı da izlemiştim. (bkz: 16 ağustos 2009 türkiye polonya basketbol maçı)

    polonya'nın beyni, amerikalı gardları david kyle logan. ayrıca, takımın en vurucu oyuncusu pf maciej lampe, 2.11'lik boyuyla içerden dışardan rahat sayı bulabiliyor. bir de orlandolu marcin gortat var. ancak bu oyuncular bir hidayet türkoğlu, bir ersan ilyasova değiller. sadece logan'ı durdurabilirsek, bu iki uzun oyuncuyu besleyecek başka biri olmadığı için polonya çok fazla direnemeyecektir. ama durduramazsak, veya bugüne kadar yaptıklarının aksine, logan'ın en ön planda olmadığı bir oyun oynarlarsa işler değişebilir. arkalarında da ciddi bir seyirci desteği var çünkü.

    milliler, geçen ay yapılan maçta, takım olarak çok gevşek oynamıştı. polonya'da yine david kyle logan ve maciej lampe en etkili isimlerdi. son çeyreğe kadar hep geriden takip ettik ancak maçın kopmasına müsaade etmedik. maçın son çeyreğinde ise birazcık gaza basmamızla birlikte, polonya'yı 7 sayıda tutarak maçı 66-58 almıştık.

    sonuç olarak, ev sahibi ve gruptaki diğer iki galibiyetli takımla oynayacağız. ilk iki maçımızdan zor olacağı kesin. ömer aşık - oğuz savaş ve kerem tunçeri - ender arslan ikilileri bu maçta kilit oyuncularımız olacaklar. ersan ilyasova ve hidayet türkoğlu'nun da ilk iki günde göstermiş oldukları performanslarını tekrar ettirmeleri halinde yine çok güzel bir oyun izleriz. bugün takımda gördüğümüz takım oyununu ve maç disiplinini bu maçta da gösterebilirsek kazanmamız şaşırtıcı olmayacaktır.
  • ister havada, ister karada, ister su yüzeyinde oynayalım, yine de, ille de çatır çatır alacağımız maç.
  • polonya çok top kaybı yapıyor. yalnız sağlam ribauntçu bi takım olmuşlar sanırım. litvanya maçında 20 civarı top kaybına karşı 40 mı 42 mi ne rebo toplamışlar. ayrıca attıkları 35 basketi 20 asistle sokmuşlar. hafife alınırsa, hakem ve seyirci desteği ile ne olduğunu anlamadan zikerler bizi. bizimkilerin sağı solu belli olmuyor ki kardeşim, kadromuz çok daha iyi falan diyemiyorsun işte. neyse görecez bakalım.
  • polonya ilk iki maçta hızlı paslar ve ribauntlar ile maç kazanabileceğini gösterdi. ve seyirci desteği ile de takım 15 kişiymiş gibi. ama eksikleri, takım rotasyonunun tam olmaması. yani her oyuncudan eşit şekilde faydalanamadılar. bundan dolayı iyi oyuncuları yorgun olacak. ve bizimle olan maçlarını da kazanmak istiyorlarsa bu yorgun oyuncularını maksimum oynatmaları gerekecek. bu da takım rotasyonunu iyi oturtmuş ve kilit oyuncularını dinlendirmiş bizim takımımız için en büyük avantaj.
    3. ve 4. peritotta maçı koparacağımıza inanıyorum. maçın kilit adamları da, hızlı paslarda araya girebilecek özellikte olan ender ve sinan; 4 ve 5 numarada oynayan oyuncularımız ve tabii ki ersan-hedo ikilisi..
  • ikinci turda eşleşeceğimiz çapraz grubumuzda üst üste alınan sürpriz sonuçlar nedeniyle önemi dahada artan, hatta biraz iyimser bir bakış açısı ile madalyaya giden yolu açacak anahtar olarak görülebilecek önemli maç. zira diğer grupta önce beklenmedik şekilde sırbistan'ın ispanya'yı yenmesi, daha sonra da slovenya'nın sırbistan'ı yenmesiyle bizim grubu iki galibiyet ile lider bitirecek takıma adeta gün doğdu denebilir. yarın da muhtemelen ispanya'nın slovenya'yı yenmesi ile, çapraz grubumuzda herkes birbirini yenmiş olacak ve o gruptan bir üst tura çıkacak 3 takımın hiçbiri (ispanya-sırbistan-slovenya) bizimde bulunacağımız üst gruba 2 galibiyet getiremeyecek. ( grup sonuncusuna karşı alınan galibiyetler sayılmıyor) bu durumda bizim gruptan 2 galibiyet getirecek takım (yarınki maça göre ya polonya, ya da biz) 2.tur grubuna 2 galibiyetli tek takım olarak bir adım önde başlamak gibi çeyrek finali neredeyse garanti eden, hatta biraz iyi performansla grupta ilk 2 yapıp yarı finalin kapısını ardına kadar açmaya olanak sağlayabilecek müthiş bir avantaj elde edecek.

    kısacası milli takım yarınki maça elinde bulunmaz bir fırsat ile çıkıyor. hepimizin istediği, ancak hiçbirimizin inanmadığı madalya yolunu açmak olası. tabi öncelikle içeride gortat-lampe, dışarıda ise logan gibi önemli oyunculara ve azgın bir seyirciye sahip polonya'yı geçmek kaydıyla.
  • şartların eşit olduğu bir ortamda maçın favorisi türkiye olurdu. kadro ve hoca açısından ağır bastığımızı, polonya dan daha iyi bir takım olduğumuzu bilelim. bununla birlikte bu maç için şartların eşit olmadığını, seyirci + hakem avantajının ne kadar hayati olabileceğini de unutmayalım. bu iki gerçeğin birleşiminden çıkacak bir oyun planı bizi galibiyete götürebilir.

    ilk veriden yola çıkarsak, oyun planımızın birinci aşaması, kadro üstünlüğünün birinci dakikadan itibaren skora da yansımasını sağlamak olmalıdır. polonya tipik ev sahibi oyunu oynayarak -bulgaristan ve litvanya maçlarında olduğu gibi- maçın başında bir fırtına estirip rakibi skor ve psikolojik açıdan baskı altına almaya çalışacaktır. bu dakikalarda hücumda topu öncelikle hidayet ve ersan gibi tecrübeli ve formda eller kullanmalı. savunmada ise polonyanın kolay basketler, fastbreakler bulmasını engellemek için faul yapmayı göze almalıyız. sırf bu uğurda maça semih ve ömer onanla başlamak -kulağa çılgınca gelse bile- taktiğin ruhuna uygun olacaktır. takıma hiç bir katkısı olmayan semihin veya zaten bütün maç oynayacak kadar toparlanmamış olan ömerin faul problemine girmesi bizi bozmaz, ama bu sayede polonyalıların ritm bulmasını, havaya girmesini engeller, skor baskısını biz onların üstüne kurabiliriz.

    ikinci veriye göre oyun planımız; -yukarısı ile çelişiyor gibi görünse de- mümkün olduğunca faul almamaya dikkat etmek olmalıdır. yukarıda bahsedilen taktik fauller ayrı bir konu, dandik fiba hakemlerinin ev sahibi takım lehine çalmaya bayıldığı topsuz alan veya hücum faulleri ayrı bir konu. özellikle form seviyesi yüksek olan hidayet, ersan, oğuz, ender gibi oyuncuların muhakkak bu tip gereksiz faullerden kaçınmaları gerekli. bir başka dikkat etmemiz gereken konu, eğer maçın ortalarına doğru hasbelkader 10-15 sayılık bir fark yakalarsak, canımızı dişimize takıp bu farkı maçın en az son 5 dakikasına kadar taşımalıyız. ev sahibi takıma geriden yetişme fırsatı verirsek çılgına dönmüş seyircilerini arkalarına alarak bizi pestil gibi ezip geçerler. diğer gruplarda oynanan maçlardan sonra, bu maç artık bir birinci tur maçı değil çeyrek final maçı olmuştur. bu bilinçle oynamalıyız.

    edit: ayrıca bu maçta rakibin yorgunluğuna çok fazla bel bağlamamak gerekli. zira henüz turnuvanın sadece 3. maçı oynanacak, en azından ilk yarıda herhangi bir yorgunluk alameti beklemek hayalcilik olur. maçın ikinci yarısında bazı düşüşler olabilir ama o zamana gelindiğinde eğer polonya rahat bir skor farkı yakalamış olursa, onu da çok hissettirmeyebilirler. yalnız, kağıt üzerinde bizden üstün göründükleri tek mevki olan 5 numaradaki oyuncuları 35+ dakika ortalama ile oynamışlar. eğer yorgunluk faktörü yaratmak ve bundan faydalanmak istiyorsak maçın başından itibaren hücumda pota altına top dolaştırarak bu uzunları yıpratmalıyız. zaten polonyanın bugüne kadar skor yükünü taşıyan bu mevki oyuncularına savunmada dinlenme fırsatı vermemek gerek.
  • önceki 2 maçımıza baktıgımızda polonyayı duman ederiz gibi geliyor bana .sadece oyun kurucuları logan ve szubarga önde karsılarsak hücumda pek bise yapabileceklerini zannetmiyorum belki seyirci desteğiyle 1-2 fast break basketi bulabilirler savunmada sert olursak rahat bir mac cıkarırız
  • gortat-lampe ikilisi arıza çıkarmaya müsait. gortat neyse de lampe uzun mesafe şutu ve drivelarıyla son derece ters gelecek gibi duruyo. bizim uzunlarımız onu dışarıya kadar kovalıyamaz. belki ersan çare olur. devşirmelerine kelepçeyi takmak lazım. sinan'a güveniyoruz burada. sertliğe sertlikle cevap verirsek yeteneğimizle gayet alınacak bi maç.
  • enteresan bir ntv reklamına sahip maç.. reklamda bizim oyuncularımızı rakip oyunculara karşı gösterirlerken kerem* gortat*'a karşı diyor..

    şimdi gortat 2.11 boyunda kerem ise 1.91.. gortat'ı hücümda kerem'in savunduğunu falan düşünüyorum da gortat kerem'i yer üzerine ender'i çerez yapar.. bizim oyuncularımız kötü diye değil mevkii ve boy farkını düşününce çok da mantıklı bi eşleşme olmuyor..

    tanıtımı yaparken hido gortat'a karşı falan deseydiniz keşke..
  • milii takımımız açısından beklenenden zor geçmesi muhtemel maç. öncelikle şunu belirtelim; polonya genel kanının aksine hiç hafife alınacak bir takım değil. içeride gortat-lampe ikilisi nba size'ında ve çok etkililer. bunun yanısıra logan gibi savunma dengesini bozan delici bir guard'a ve ceza şutörlerine sahipler. rotasyonları bu kadar dar olmasa futbol dünya kupasında kore'nin yaptığına benzer bir sürpriz yapıp madalya kovalamalarını bile olası görürdüm.

    biz ise sinan ve oynarsa ömer ile avrupa'nın en iyi guard savunmacılarından ikisine sahibiz. bu nedenle logan'ı düzenden çıkarmamız mümkün olabilir. bunu yaparsak polonya büyük yara alır ve telaşlanır. maçın birinci anahtarı bu. ikinci anahtarı ise polonya'nın bugüne kadar hep domine ettiği boyalı alanı ne derece dengeleyebileceğimiz. bu noktada beni korkutan önemli bir sorunumuz var; ersan 4 oynadığı zaman verimli oluyor, ancak lampe-gortat ikilisine karşı ersan'ın post savunması yapması size itibariyle kolay değil. bu missmatch bizi hiç verimli olmayan iki uzunlu sisteme dönmeye zorlayabilir ki o zaman takımımız için büyük bir dezavantaj ortaya çıkar. bu nedenle bence gerekirse çok sıkıştığımız anlarda alan savunmasına da güvenerek, ersan'ı tüm fiziksel dezavantajına rağmen 4 numarada kullanmaya devam etmeliyiz. elbette ömer-oğuz-semih üçlüsünün de performansı ve özellikle faul probleminden sakınmadaki başarı-başarısızlıkları bu maçın sonucunu doğrudan etkileyecek.

    kısacası içeride ezilmezsek galibiyete yakınız. ancak içeride ezilme ihtimalimiz sanıldığından daha fazla gibi.
37 entry daha
hesabın var mı? giriş yap