39 entry daha
  • eğer ; iyi niyetli iseler kendilerini işsiz bırakan sistemin hastası olmak gibi vahim bir şaşkınlık içindedirler. acil şifa dilemek gerek. ha eğer durum bu değilse, hiç kendilerini yormasınlar zira burada yapılmışı var:

    (bkz: genç siviller)
  • ankara'da eylemde olan tekel işçilerinin önünde eylem yapmalarını özellikel istediğim yeni oluşum.
  • habersahifesi ropörtajına baktım, orada konuşan kadir kimse artık iyi batırmış. bir liberalin güncesi alskjdlaskdj ropörtajı yapan arakdaş da çok fena kündeye getirmiş, eline sağlık.
  • sss bölümleri ile, ekonomi, tarih, politik-ekonomi alanları ile ilgili bilimsellikten, anlamlandırmadan ve kesin olarak bilgi kırıntılarından uzak bir oluşum olduğu görülebilinir.
  • "akp'nin değiliz" diyorlarsa iktidarın, egemen olanın yandaşı daha da ötesi yalakasıdır ve dahi sahtekar, vicdansızdır.

    "bireyin yandaşıyız" buyurmuşlar, birey sermaye mi? "işçi ezilen değilmiş de ezen"miş... sevsinler sizi *bir de bu 3h'nin açılımındaki "hürriyet, hukuk, hoşgörü" sözcükleri pek bir "abdestli kapitalizm" kokuyor. liberaller daha çok serbesti, liberasyon laflarını tercih eder, hürriyet yerine. hoşgörü'nün de bir sözcük olarak yıldızının parlaması "mütedeyyin sermaye" ile paralel gelişti. hatta ve hatta hoşgörü kavramı bir inanç sistemini esas alan bir cemaat ile öyle özdeşleşti ki, objektifleştirmeye ihtiyaç duyuyor ama öyle ise bir hayli şey söylüyor bu. çünkü sermayenin bir fraksiyonu olan bu cemaat örgütlenmesinin bütün "hoşgörü" söylemine rağmen nasıl da işçi sınıfına düşman olduğunun bir başka tezahürü olur bu durum.

    bu faaliyeti, sözcüklere otopsi yapmayı hiç hafife almayın; çocuğunuza bile isim koyarken, günlerce düşünür, fikir alırsınız. sözcükler, kavramlar dünya ile ilişkimizin aracıdır. serbesti hadi aynı anlamda değil aslında ama özgürlük yerine neden hürriyetin kullanıldığı önemlidir.

    sermaye ister "abdestli olsun", ister abdestsiz işçi sınıfını pek sevmez, örgütlü olsun istemez, onların örgütlülüğünü sınıf bilincini dağıtmak, lekelemek, onları sınıf bilincine varmaktan uzak tutmak ister. böyle olsun ki, tek tek dirençle karşılaşmadan "sevebilsin" onları. liberallerin sevdiği birey de buna yakın bir birey aslında. onlar sermayenin çıkarlarını baltalayan bireyleri, sermaye egemenliğini tehdit eden bireyleri sevmezler. böyle koşullu bir bireylik ve koşullu bir demokrasidir onların ki. hele sermayenin imanlısı onlar henüz sermayenin yeni güçlenen bir fraksiyonu oldukları için, daha bir iştahlılar. zaten sermaye birikiminde yeni bir aşamaya geldiler ve öyle işçi sınıfı falan kendilerine ayakbağı olsun istemiyorlar. artık büyük kapitalistler oldular. yeni bir aşamaya geçiyorlar. dolayısıyla burjuva demokrasisinin bu seviyesine denk gelen kültürünü edinmeleri biraz zaman alacak.

    şimdi yeni durumlarını, yeni doymaz iştahlarını estetize edecek, meşrulaştıracak, teorileştirecek tüm araçları devreye sokuyorlar. yalnız çok sabırsızlar, çok açgözlüler tekamül etmeyi bekleyecek sabırları yok. bunu da siyasal iktidarları aracılığıyla hızla gerçekleştirmeye çalışıyorlar. nasıl mı? medyadan, bilim kurumlarına, sivil topluma her yeri parayla, zorla ya da diğer esnek metotlarla ele geçirip kendi sömürü düzeninin rızasını üretmeye çalışıyorlar. ama bir pürüz var işte. tekel işçileri. "hoşgörü, hukuk, hürriyet" diyorsun adam orada ankara'nın ortasında duruyor. bunu hükümetinin ağzından söyletsen, "hadi oradan, yemezler" yanıtı geliyor. o zaman "sivil toplumu", gazetelerinde yazan iktisatçıları vs. sür cepheye. ama yine olmuyor işte.

    "tekel işçileri devletin kesesinden bedava yiyormuş"... bir kez daha sevsinler sizi. 3h'ciler gidin ihalelere, kamu bankalarının krediler yağdırdığı sermaye gruplarına, yerel ve merkezi yönetim bütçelerini talan eden kan emicilere çatın. namussuzluk etmeyin.

    üniversite öğrencileri işsiz, tersane çalışanları ölüyor doğru... ama bununla mücadele etmeyip de onları işsiz bırakan, öldürenlerle saf tutup, "tekel işçilerine de hakları verilmesin" demek alçalık, namussuzluktur. sahtekar da vicdansız da ve namussuz da sizsiniz.
  • "one minute küresel barış platformu" ile de akrabalıkları var mı diye merak ediyorum. onları hatırlatıyorlar da.
  • habersahifesi'ndeki röportajda söyledikleri için de ayrımcılığa nasıl baktıklarını gösteren bir bölüm var:

    ".....habersahifesi: bu ayrımcılığı yapmaya hakları var mı? yani birini eşcinsel ya da türbanlı olduğu için çalıştırmama hakkı. bu avrupa'da büyük bir suçtur.

    kadir: avrupa'da suç olup olmaması neyi değiştirir? sonuç itibariyle işverenin kendi tercihi. bu iş özelinde de değişebilir. tamamen tutucu bir firma sahibi belki bu kişileri çalıştırmaz hatta başı açığı bile çalıştırmayabilir ama daha özgürlükçü kişiler buna sıcak bakabilir.

    habersahifesi: peki birini kürt olduğu için çalıştırmamak.. buna da hakları var mı?

    kadir: bu arada biz 3h yi mi tartışıyoruz, tekel işçilerini mi, liberalizmi mi?

    habersahifesi: 3h yi ve düşüncelerini.. 3h ne düşünüyor bu mevzularda?
    kadir: öz itibariyle bunu hali hazırda yapan firmalar var. çalışma ortamlarında kürt kelimesini hakaret olarak öyleyen ve kürt müsün? diye konuşan insanlar var.
    biz insanların eşit olduğunu ve doğum sebebiyle kazandıkları ve asla değiştiremeyecekleri özelliklerinden dolayı yargılanmamalarını düşünüyoruz.

    açıkçası ben bir türk, sunni ve hanefi olarak tam bu ülkenin istediği yapıda birisi olmama karşın bu ülkede alevilerin, kürtlerin, eşcinsellerin ve bir çok azınlığın devlet aracılığıyla haksızlığa ugradıklarını düşünüyorum.
    bu arada kürt çalıştırıp çalıştırmama yine o işverenin kendi düşüncesi, zaten hali hazırda bizim özel şirketlerle bir sorunumuz yok. o firmalar sadece kar elde etmek için vardır ve kendi bilecekleridir. önemli olan devlet denen erkin bir kişiyi sadece kürt olmasından ya da başı kapalı olmasından ya da eşcinsel olmasından dolayı işe almamasının bir haksızlık olduğunu düşünüyoruz.

    sizce de devletin bir kişiyi sadece kürt olduğu için çalıştırmaması son derece mantıksız değil mi?

    habersahifesi: özel teşebbüsün ‘’ayrımcılık hakkı’’ varken devlet neden aynı ayrımcılığı yapamıyor?

    kadir: çünkü özel şirketler battığı zaman kimseye yük olmuyor, ayrıca o müteşebbis ile devletin bir farkı olduğunu elbette siz de biliyorsunuz. bu ülkede vergi veren kişiler o şirkete hissedar olmuyor fakat devlet denen güç bizim bu ülke topraklarında doğmamızdan dolayı vatandaşlık bağı ile bizi bağlıyor.

    bu sebepten dolayı devletin bu şekilde davranmaya hakkı yok. hali hazırda bir insan türkiye cumhuriyeti vatandaşlığından çıkamıyor bile. devlet baba bizi isterse vatandaşlıktan atıyor. her halükarda devlet istediğini bizlere yaptırıyor ve biz buna karşıyız."

    http://www.habersahifesi.com/…kkinin_ihlalidir.html

    yani diyorlar ki işveren isterse kürt, türbanlı, eşcinsel ve daha bilumum azınlıktan olanı işten atabilir, kendi tercihidir. ve bu herhangi bir yaptırıma bağlanamaz. bu açıkça ayrımcılığın kurumsallaşmasını sağlamaktır. bu açıkça faşizimi onaylamaktır. bir daha kendilerinin demokrasi kelimesini ağızlarına almaları yasaklanmalı!
  • röportajda sorulanlara verdikleri yanıtlardan anlaşıldığı kadarıyla ya hakikaten saf bu insanlar, ya da "insan kendiyle en muazzam biçimde nasıl çelişir"in resmini çizmek üzere yola çıkmışlar. türk gençliğinin liberalizmi doğru biçimde anlaması kutsal misyonuyla yola çıkmış bir grubun biraz daha az cahil olması, amaçlarına ulaşmalarını kolaylaştırırdı belki.

    millete ekonomi teorisi öğretmeye kalkan bu aklı evvellerden biri diyor ki, "özel şirketler battığı zaman kimseye yük olmuyor." türkiye'de özel bankalar battığı (mülkiyet sahipleri/yöneticileri tarafından tabiri caizse vakumlandığı) zaman o zararın büyük kısmının devlet kasasından (yani senin tekel işçisine vermek istemediğin vergilerinden, liberal evladım) karşılandığını fark etmediler herhalde. ya da yakın zamanda o pek beğendikleri abd'de başlayan "serbest piyasa ekonomisinin yapısal özelliklerinden kaynaklanan ekonomik kriz yüzünden batan özel firmaları devlet -vatandaşın vergileriyle- kurtarsın" modasından haberdar olmadılar.

    ayrıca tekel işçilerine yapılanı "hukuki" olduğu için tamamen uygun bulmalarına karşın, devletin ekonomide söz sahibi olmasına, ayrımcılık yapmasına falan karşı çıkıyorlar. (şimdi burada "hah, bak, devletin ayrımcılık yapmasını destekliyor" sonucu çıkaracak olan ahmak dolması için neme lazım kontenjanından açıkça yazayım: devletten zerrece hazzeden bir insan değilim).

    şimdi güzel kardeşim, senin önce şu konuda bir temel prensip belirlemen gerekiyor: hukuken geçerli uygulamalara karşı çıkmak için eylem düzenlenir mi, düzenlenmez mi? düzenlenir diyorsan, tekel işçilerinin yaptıkları tam olarak bu, o zaman adamlarla ne uğraşıyorsun? git, sen de kendi savunduğun amaçlar için eylem yap; madem esas hedefin mevcut devlet sistemi, onu protesto et. yoksa bu yaptığın eylemin, mesela solcu bir grubun "sağcılar sağcılık yapmasın!" diye protesto düzenlemesinden farkı olmuyor (ki böyle bir şey yapılsa herhalde sen dahil herkes haklı olarak "manyak mısınız kardeşim, ne karışıyorsunuz adamlara, siz gidin sosyalizminizi savunun" diyecektir).

    yok düzenlenmez diyorsan, zaten devletin mevcut sistemdeki işlevini değiştirmek için yapacağın her hareket kendinle çelişmek olacak. o zaman kendine daha mülayim bir hobi edin, golf oyna, yatla dünya turuna çık, ya da durumun yoksa idealindeki gibi özel sektörde, iş güvencesi, sigortası falan olmayan bir iş bulmaya çalış kendine. ha bu arada bol bol kitap okuyun evladım, üstüne de okuduğunu anlama alıştırmaları yapın. hati bakalım...
  • kapitalist ve liberal olmalarına rağmen işsiz kalmaktan yakınan insanların oluşturduğu, ironiye bulanmış eşşek şakası. tartışma platformlarında solcuların eylemselliğini sorgulayan bu arkadaşların, 1 mayıs'ı alanlarda protesto etmesini bekliyoruz. tekel işçilerini protesto ettikten sonra gerçekleştirecekleri ''1 mayıs'ı taksimde kutlayan emekçileri protesto ediyoruz'' gösterisi onlara istedikleri reklamı yapma şansı sağlayabilir. rasim ozan kütahyalı'yı idol olarak benimseyen liberal gençliğin en büyük eğlencesi sol değerlere saldırmak sol değerlerin demodeliğinden dem vurmak. hangi ideolojik formasyon, hangi birikim, hangi eylemsellik geleneği, hangi pratik, hangi kerameti kendinden menkul teori bu pür/neo liberal arkadaşlara sol değerler üzerine ileri geri sallama donanımını sağlıyor anlamak zor, çok zor.
78 entry daha
hesabın var mı? giriş yap