5 entry daha
  • bir süreyya berfe şiiri.

    "pencerelerinden metropol kokusunun değil
    toprak ve ot kokusunun girdiği
    her şeyi insan için insana göre bir oda.
    birtakım takımların değil
    insanın kiralayacağı bir oda.
    eşyaların değil insanın olacağı
    eşyaların değil insanın yaşayacağı bir oda

    durur beklerim orada:
    dağ başında, kalabalıklarda, haksızlıklarda...
    koparılıp soldurulan bir çiçekte, elektrikli araçlarda...
    ciddi parasızlıklarda, maddi-manevi işkencelerde...
    telefonla kız tavlayan gencin neşesinde, parfümünde...
    öldürülmüş oğlunun mezarını arayan ananın yanında...

    durur beklerim orada
    bunalım geçiren, "çok iyi insan, serbest" hanımların
    gecelerinde...
    içip içip yatmaların arefesinde, ertesinde...
    balkonsuz ve manzarasız sosyal konutlarda...
    çocukları ve insanları sevdiklerini sanan
    sanatçı kardeşlerimin sanatlarında...
    güreşçi develere benzeyen meşhur adamların
    aksesuvarlarında...
    durur beklerim orada:
    kar yağışını seyrederken kıyıya vuran
    küçük, köpüksüz bir dalgada...

    durur beklerim:
    nesli tükenmiş zanaatlarda ve zanaatkârlarda...
    apartmanlar arasında sıkıştırılmış çocuk ve araba
    parklarında...
    her sınıftan vatandaşın iç ve dış piyasaya karşı giriştiği
    büyük, milli ama normal taarruzda...
    benden sonrakinin benden önce dolmuşa binme
    çağdaşlığında...

    durur beklerim:
    doğum günü, sünnet, evlenme, kayıp ve ölüm ilanlarında...
    içki-müzik ortamlarında doğan kısa ve çok kısa
    maceralarda...
    taşıma sularla hava civalarla sürüp giden evliliklerin
    karmaşasında...
    paralarda, bankalarda, kasalarda, altınlarda, hesaplarda,
    kitaplarda...

    durur beklerim:
    oralarını buralarını, kesif zevk uzuvlarını yoran
    mevzun ve atletik vücutlarını yoran
    ama kafalarını yormayan, eskaza yorarlarsa sıkılanların
    kibarlıklarında, kişilik makyajlarında ve bütün
    makyajlarında...

    durur beklerim:
    yetinenlerin dangalaklığında...
    yağmurun altında, bahar dalında...

    dururum:
    huzuru, sükûnu yurt dışında bulan vatandaşlarla
    ünlü-ünsüz sanatçılarımızın ortak ve haklı kaygılarında...
    bazı bilimsellerin karışık kafalarında
    sakallarında, batı'ya hayranlıklarında...
    "olay, genelde, yani, şey, gibi, oldu, tamam mı vb."
    sözcüklerle
    her şeyi anlatabilenlerin konuşmalarında…

    yeme-içme, mal-mülk, üst-baş konularındaki modalarla
    donatılmış
    mamur ve müreffeh ama biraz yabancılaşmaların
    ömründe...

    dururum:
    bilumum avantalarda, fırsatlarda, tezgahlarda...
    kiminle neden evlendiğini "çok iyi" bilen
    kiminle neden evleneceğini "çok iyi" hesap etmiş olanların
    ebedi saadet tablolarında...
    onsekiz yaşını doldurmuşların, özgürlerin, başıbozukların
    bütün aşılarını yaptırmış, haplarını almışların rüştlerinde...
    erkeklerin "yemek", kadınların "görüşme" tekliflerinde...

    dururum:
    "çok iyi" hazırlanmış sofralarda
    "nefis"lerde, "harika"larda, "çok zevkli"lerde
    "artık korkusuzca gidebiliriz her yere"
    "ne iyi oldu, iyi eğlendik, çok keyifliyim bu gece" diyenlerin
    ve "mutluluk durumu" olanların boşa giden sesinde...

    dururum:
    kumların üstünde ve güneşin altında değil
    ağaç ya da çardak altında
    öküz gibi, saatlerce, tahta bir masada
    rakı içip keyif çattığımı sanan sağlıklıların
    gittikçe azalan beyin kıvrımlarında...

    dururum işte. önemli değil.
    yeter yukarıdaki oda."
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap