29 entry daha
  • bir cemal süreya şiiri. *

    i.

    anlat onu :

    laledir
    devesinin boynunda düğüm

    gecedir
    katırının gözünde sahtiyan

    sestir akar
    atının koşumlarında demir

    ve o dilenir
    sara taklidi yaparak

    nedir sandığa basılı bez
    aşevine giden işçiler
    neden ekmeklerini de yanlarında götürürler
    kimin gözleri tülbentle bağlı
    annesi bağladı hangi niyetle bağladı
    gömleği yastığının altında
    hiç giymeyecek o gömleği onu anlat
    her kelime yeniden söylenmektedir
    yeniden yeniden söylenmektedir
    ve her kelimenin anlamı
    başka olmaktadır bir öncekinden
    bütün gereksiz anıtları yıkmaktadır
    anıt söz anıtları yıkmaktadır
    ırmaklar ırmaklar
    ırmak sözü ırmakları çoğaltmaktadır
    yeniden yeniden çoğaltmaktadır
    bir kez daha söyle ırmak sözünü
    suçüstü bastırmaktadır karanlıkları
    buradan göz alabildiğine
    donanmış tek bir ağaç görmeyeceksin
    ama irili ufaklı göllerle gamzelenir toprak
    anlat nasıl boşaltıldı o şehirler
    kumla çamurla tıkandı her biri

    çirkin kuşları ağulu böcekleri besledi
    sayda' yı hatusas' ı troya' yı
    alfabe ihraç eden fenike' yi
    alfabe ithal eden ankara' yı

    birbirine girmiş yazıları
    taşbasması merkezleri, savaş arabalarını
    iki nöbetçiyi anlat
    uygarlık kuzeye doğru çekilirken
    akdeniz kıyılarına iki nöbetçi dikti
    güneşi bir de şiiri

    ilk adımda ürperen çiçekleri
    ilk adımda çiçekler ürperir
    bir çiçek adı : papatya
    bir çiçek adı : leylak
    bir çiçek adı : yaz çiçeği
    bir çiçek adı : kış çiçeği
    bir çiçek adı : tanrım
    hafiften hafiften seyriyor
    serseri kurşunun hedefi

    buradan göz alabildiğine
    tek ve seyrek göreceksin yağmuru
    ama her damla dopdoludur
    ve her damlada
    taşıran - damla onuru vardır
    bunun için kördür şerbet
    bunun için etoburdur petrol
    bunun için öfkelidir özsu

    morarıyor faltaşı

    ii.

    savaştan da kırandan da olsa
    veremle de sıtmayla da gelse
    lacivert bir çıngıraktır ölüm
    patlar sarnıçların eski suyunda,
    kapaklanmış bir at resmi çizer
    havaleli çocukların kulaklarına.
    ve avcıdır amansızdır coğrafya,
    oyuklar halinde yitmişliğidir
    yüzyılların bıraktığı iz taşta.
    hangi taraftan esse rüzgar
    zonklatır, sonra ortaya çıkarır
    kayalıklara sıkışmış bir tarihi,
    bir isyanı, bir dostluğu, bir yenilgiyi.
    dönüştüğü şu muhteşem ortamda
    erkek totemlerin kadınsı fetişlere
    kilim sanrısının halı dalgınlığına,
    bil ki buradan göz alabildiğine
    dağların gizemli şakaklarından
    ovalara yaylalara bozkırlara çöllere
    bölgenin bütün üvey topraklarına,
    bir değişim aracı olmuştur ayna;
    altın öldürmüş, ipek yalan söylemiştir
    kadı burhanettin' in arkadaşlarını
    mitridat' ın dostlarının sevgilililerini
    ağuya ve küçük tatlara alıştırmıştır;
    tütüne, defineye, hayın okşayışına.

    savaşın vakti yoktur oysa
    ve ancak yenilgi halinde
    söz konusu olabilir geç kalma.
    umudun kanayan çephesinde
    bak yağmur yağıyor ana unsura
    kuşlar iyice alçaktan uçuyor,
    bir şey vardı hani
    yitirdin ya da hiç olmadı sanıyordun
    oysa karışık bir anı gibi
    seni uyurken öpmesi gibi babanın
    bir ilkkar tomurcuğu gibi
    geveze dualardan sıyrılmış
    sürekli ve silik duruyor
    bak o şey sinmiş şurana.
    binlerce binlerce yer altı geçidine şırıldayarak aktı
    son gölgeleri yakılanların,
    ateşlenirken odun ayaklarında
    ve her akşam göğün yorgun başı
    usul usul düşerken omuzlarına
    sessizce ve hep birlikte aktı
    büyük bir serinlik halinde
    son gölgeleri onların
    siyaset meydanlarından sehpalardan
    kale kapılarındaki ince yazıtlardan
    yanlış savaşlardan
    büyük bir yıldız kalabalığına
    sütündeki mavi damarlara koyunların
    -mavi şaman damarlarına-
    susuzluk ve işkence…
    bunlarla yarattı efsanesini
    bunlarla yarattı sorumlu musa’ yı
    bunlarla yarattı iyi isa’ yı
    bunlarla yarattı cesur muhammed’ i.

    anlat onu :

    erzurum’ da
    geçit vermez kaşlarının ardında
    derindir karanlıktır ıssız gölgeleri

    konya’ da
    yüzünün herhangi bir yerine
    bir kibir kırışığı çekmeyi ihmal etmez

    izmir’ de
    kavun karpuz sergileri arasında
    başı dönmektedir

    kahire’ de
    takımıştır can kafesinin içine
    tarihin büyük hayaletini

    kuveyt’ te
    sağ eliyle duaya dururken
    sol eliyle kıçını kaşımaktadır.

    telaviv’ de
    ona büyük bir türkü lazımdır
    büyük bir felaket lazımdır ona

    ve her yerde
    güneş gizlice onun için parlıyor
    gece gizlice onun gecesidir

    her yerde
    morarıyor
    faltaşı.

    iii:

    çiçek ki çiğniyorum ağzımda
    zifaftan ve yastan

    havlıyor barut
    sarartıyor gök kumaşını

    arkadaşım yirmi sekiz yaşında
    elinde yapraklar tutuyor

    arkadaşım otuz yaşında
    pamuğun kızlarını anlatıyor

    arkadaşım kırk yaşında
    bütün elbiseleri üstünde

    bütün elbiselerim üstümde
    kandan ve kavaktan

    bir şey var adını biliyorum
    beyaz ateşin içinde

    barutun içinde dimdik
    beyaz ateşin içinde

    koparak eski evlerin
    çürümüş ve nemli kokusundan

    tuzun içinde
    biliyorum adını

    geveze dualardan sıyrılmış
    taptaze bir ses gibi

    arkadaşımın sesi gibi
    dünyanın ucu gibi

    sürekli bir mırıltı gibi
    yazdan yaz sokaklarından

    ey korucunun uzanamadığı
    çılgın salkım

    ey dönüşsüz olan
    yalnız açılan

    ve kapanmayan

    iv.

    zaman mı? değil zaman.

    akan zaman değil mesafelerdir.

    güneşin çekici yukarda
    suyun bıçağı aşağıda
    krom alçakgönüllü, bakır utangaç.
    ağaç : bir damla iki kıvılcım arasında.
    rüzgar bilmiyor nereden eseceğini
    sınırlar kesik.
    yerleşme yerlerinde balkıma.

    biz kırıldık daha da kırılırız
    ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
    hırsız da bilmiyor çaldığını
    biz yeni bir hayatın acemileriyiz
    bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
    şiirimiz, aşkımız yeniden.
    son kötü günleri yaşıyoruz belki
    ilk güzel günleri de yaşarız belki
    kekre bir şey de var bu havada
    geçmişle gelecek arasında
    acıyla sevinç arasında
    öfkeyle bağış arasında

    biz kırıldık daha da kırılırız
    doğudan batıya bütün dünyada
    ama kardeşin kardeşe vurduğu hançer
    iki çiğer arasında bağlantı kurar
    büyür, bir gün, zenginleşir orada,
    çünkü ali’ yi dirilten iksir de saklı
    hasan’ a sunulmuş ağu da,
    granitin de olur bir okyanus diriliği,

    nehirler daha uysal akar,
    bir çiçek nasıl açılıyorsa kendiliğinden
    bir kuş nasıl uçuyorsa
    öyle sever, çalışır insan,
    kıraçlar çarptıkça dağlara
    gül göçürür şafağından
    doğanın altın şafağından
    insanın altın şafağından
    tarihin altın şafağından

    bir kırıldık daha da kırılırız

    kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.
390 entry daha
hesabın var mı? giriş yap