4 entry daha
  • pek çokları "ben varım, dışımdaki dünya var, ve ben onu görür ellerim" derken, bazısı "gerçeklik bakan ile bakılan arasındaki bir ilişki / bağıntıdan başka birşey değildir" diyor. güneş dediğimiz nesne mesela, insan zihnine havada parıldayan bir top olarak yansırken, bahçedeki hıyar yaprağına bambaşka bir surette yansıyor. siz etrafınızı uzay, zaman, kenar ve köşe olarak inceliyorken, bitki etrafını nem, ışık ve sıcaklık olarak algılıyor. belki de hıyar yaprağının aklı olsaydı, bir elektronun konumu'nu değil, bir elektronun nemliliği'ni telaffuz edecek, kağıdına nem denklemleri yazacaktı.

    bu argümanların hissettirdiği yersizlik-yönsüzlük duygusu, veya sırtımızı dayamaya meyilli olduğumuz "herşeyi-bilen-baba figürü"nü ortadan kaldırışı, insanı nihilist vesveselere (veya nihilizmin pesimist karizmalarına) garkediyor olabilir; ancak bu resimde hala mutlak'a dair bir iz var ki, o da "nesneler " arasında korunan ilişkiler.

    hıyar yaprağı için de, benim için de, (güneş ve ayın "gerçekte" ne olduğundan bağımsız olarak) güneş varken ay yok, ay varken güneş yok oluyor. yani değişik canlar için cisimler çok farklı ama cisimler arasındaki ilişkiler sabit.

    şimdi "gerçeklik" faslını kapatıp "doğruluk" faslına geçiyorum. doğruluk'un doğası gerçeklik'in doğasına hayli benziyor. bu sefer de temel önerme'lerin doğruluğundan değil temel önermeler arasındaki ilişkilerden bahsediyoruz. "p doğru ise q doğrudur" cümlesi ispatlanabilir, ancak "p" cümlesi kendi başına ispatlanamaz. peki matematiksel doğruluk mutlak mu? malesef aynı nihilistik gargara burada da geçerli bence: matematiksel aksiyomlarımız, ve teorem üretme aparatlarımız çok insanca: matematik faliyet, "iç", "dış", "küme", "yok", "var", "eşit" gibi biyolojik techizatımızın rahat anlayacağı dilden idame ettiriliyor.

    şimdi uzak bir atış yaptığımı farkederek yazıyorum: gerçeklik söz konusu olduğunda nasıl biyolojik/algısal bağımlılıklara rağmen bir mutlağın varlığından da bahsedebiliyorsak, doğruluk/matematik söz konusu olduğunda da benzer bir mutlağın var olduğuna inanıyorum. hıyar yaprağı akıllı olup da matematik yapmaya başlasa bambaşka varsayım sistemleri (belki bambaşka mantık kuralları) inşa edecek, ama bizim matematiğimiz ile onun matematiğini yan yana koyduğumuz zaman çok benzer özellikleri olan iki ağ göreceğimize inanıyorum. sonuçta aynı evrende yaşadığımız için, evren illa ki kendi oyunlarını "mantık" (beyin) üzerine dikta ettirecek.

    aslında bu kadar gevezeliği yapmamın sebebi yalnızca buraya bir resim çizmek istiyor olmamdı. bu resim gevezelik etmeden de çizilirdi belki ama böylesi daha bir keyifli, daha bir renki olacakmış gibi geldi bana.

    aklımdaki resimde gözü kapalı bir adam - belli ki bir sahil kentinde - uzanmış yatıyor. vakit gündüz, ama perdeler kapalı. sert bir döşeğe uzanmış, kendi halinde, "gerçeklik"i düşünüyor: yani tüm bakanlar, bakılanlar ve aralarındaki ilişki iplikleri. sonra matematiği, engin doğruluk ağlarını düşünüyor, bir süre üzerlerinde geziniyor. bu iki ağın da bazı yerlerinin tam görünmediğini farkediyor: flu.

    derin derin nefes alıp verdikçe koca göbeği inip kalkıyor ve her nefeste gördüğü yapı bir matematik ağına, bir evrene dönüşüyor; "doğruluk" ve "gerçeklik" in iki farklı şey olması kafasını karıştırıyor, çünkü biri diğerinin içinde oluşabilecekmiş gibi: fizik kanununu, matematiğin minicik bir porsiyonuyla ifade etmek mümkün olduğu için evreni matematik ağının kenarına bir yerine iliştirmeye karar veriyor. ancak, hemen sonra farkediyor ki matematik yapan insan beyni evrenin minicik bir porsiyonunda yer alıyor. mantık kuralları, teoremler, tanımlar hepsi birer sinir hücresi dizilişinden ibaret. göbeği tekrar yükselirken bu sefer matematik ağını evrenin içine koyuyor.

    adamımızın (ancak) hayal gücü kadar engin, (ve en azından pratikte) sonsuz-genişlikteki bu ağlar, her nefes alış-verişte birbirini yutuyor. ama adamımız uykuya daldıkça iki ağın da aslında kendi zihninden ibaret olduğunu düşünüyor. uyku tatlı tatlı bastırırken ağların insani kısımları eriyip çözülmeye başlarken, geriye posa olarak mutlak olanı, gözlemciden veya matematikçi canlıdan bağımsız olarak geçerliliğini koruyan ilişkileri bırakıyor. uyku adamımızı tamamen alıp götürdüğünde ise geriye yalnızca mutlak kalıyor.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap