4 entry daha
  • 5 seneye yaklasiyor gurbet ellerde yasiyorum. hayatimin dikkate deger bir oranina tekabul eden bu sure zarfinda bilincli ya da bilincsiz, isteyerek ya da farkinda olmadan bir cok degisiklik gecirdim, bir cok eski adetten vazgectim, bir cok acayip aliskanlik kazandim. kazanilmis ya da vazgecilmislerden hic birisinin tasasi, yasini tutmadigim gibi, hicbirisinin de varligina ya da yokluguna sevinmiyorum, cosmuyorum. hayat ve gereksinimleri ne ise ayak uyduracagim.

    lakin ne zaman gurbetten memlekete donuyorum, ne zaman almanyada yabanci, memlekette alamanci konumuna geciyorum o zaman bir bir fitil fitil burnumdan geliyor aliskanliklarim. isbu baslik altina girecgim entry boylesi bir aliskanlik degisiminin oykusudur.

    yurtdisina giden, yasamak zorunda kalanlarimiz bileceklerdir: yurtdisinda taharet borusu, muslugu gibi islevselligi gote ferahlik kazandiran utulitiler yoktur. bu neredeyse yurtdisinda buyuk abdeste ciktigimiz anda dikkatimizi ceken, kultur sokunun buzugumuzdeki izdusumune denk bir haldir. yurdundisinda gotunu kuru kuruya kagida silen herkes su veya bu sekilde ecnebiye kufur etmek, versay tuvaletinde dahi tuvalet olmadigini animasamak, gavurun tuvalet kavramini bilmedigi, roblarinin icine sictiklari icin parfumu kesfettiklerini one surmek gibi muhafazakar bir spektrumdan koktenci bir ruh haline kadar bir cok hissiyati tetikler, canlandirir. lakin yurtdisina giden, gidip de yasayan, dikkate deger bir sure geciren birisi icin memishane ile ilgili beklentileri tersine isleten bir hal de vardir.

    yurtdisinda gecirdigim ilk yilin kisinda (sozlukten de aratilarak takip edilebilir eylul 2000- mayis 2001 arasi) donem tatilini bahane ederek sevdiklerime kavusmustum. bu donusumde ese dosta ayrintisiyla yurtdisinda tuvaletlerde taharet borusu olmadigindan, gotu kuru kuruya kagida silmenin igrencliginden, gotunu kuru kuruya kagida silmis insanlarin servis ettigi yemekleri yemenin tiksintisinden bahsetmistim. gelisim serefine gittigimiz bir kebabcida verdigim bu sempozyum sirasinda bir gaz yedigim 2 porsiyon karisik izgaranin, mezenin, acili ezmenin, 2 litreye yakin ayranin da hatrina o gece tuvalette uzunca bir sure gecirmem uygun dusmustu.

    evet, gotumu vitra-artema ortak yapimi seramige koydugumda anlamistim ki: bizim tuvaletimiz, bizim tuvalet adabimiz gibisi yoktur.

    iste karsida duran sepet icinde aktuel, tempo, conanin eski sayilari, iste hemen yaninda camasir makinemiz ve uzerinde sikildikca okudugum deterjan ve yumusaticilar, iste yerler: fayans, karo, koselerde bordur gibi gormeye alisik oldugum vazgecilmezler, iste tuvalet kapisi ve kapinin uzerinde buzlu cam, buzlu camin uzerinde bornozlar, havlular, ve iste sag elimin hemen arkasinda istedigim an uzanabilecegim taharet borusu muslugunu siyah vanasi.

    derin bir ruh huzuru ile dizlerime serdigim dergiden son 3 ay icerisinde olup biten magazin hadiselerini takip ediyorum. hande ataizi kimle basilmis, hulya cocuk mu aldirmis, burak kut yeni kasediyle eski popularitesini yakalayacak mi? derken cat diye dunyam karariyor. hayir, burak kut'un yeni kasedinden yana bir yikim yasamiyorum, kelimenin tam anlamiyla dunyam karariyor.

    ilk tepkim sudur: elektrikler mi kesildi? lakin buzlu cam'in ardindan bakiyorum, mutfak tarafindan iceriye isik giriyor. banyonun sigortasi mi atti? hayir, sofbenin isigi yaniyor. e ne oldu? kim, nasil benim tuvalet isigimi kapatabilir ki?

    o an gercekten, tirnaklarimin ucuna kadar idrak ediyorum: turkiyedeyim ve turkiyede banyolarin elektrik dugmeleri banyonun disinda olur. oylesine sinirleniyor, oylesine bocaliyorum ki senelerin suzgecinden gecmis en standard, en kisa yoldan sonuca ulasan unlemi bile soyleyemiyorum. diyorum ki:

    - ne oluyo yaaa?

    kisme ses vermiyor. vergisini veren bir amerikan vatandasi gibi daha da sesimi yukseltiyor, fayanslarda yankilanacak sekilde bagiriyorum.

    - yeaaa kim isigi sondurdu yeaaa?

    tikir tikir tikir ayak sesleri geliyor.

    - ne var ulan esogluesek!!!!!!!? ne bagiriyosun?
    - baba sen mi isigi sondurdun?
    - evet?!! ne var hayvan herif? ne bagiriyorsun?
    - icerde ben vardim!?
    - ben nereden bilicem?!! okuz!
    - e ama sormadin ki?
    - yok yaaaa? icerdeyim baba dersin, ben varim dersin acariz. amerikaya yolluyoruz, adam olmuyorsun, okuz olup donuyorsun.

    babam hakli. boylesi bir durumda akilli, aile terbiyesi almis bir turk gencinin ilk tepkisi "ben varim" olmalidir. bu durumda isigi sonduren ebeveyn "ha, pardon" demeye tenezzul ederse eder, "o kadar saattir iceride ne yapiyorsun" diyecekse der, neticede isigi acar, yoluna devam eder.

    oysa ki ben 3 ay icerisinde oyle bir simarmisim, oyle bir yoldan cikmisim ki bu basit, ananevi lafi dahi unutmusum. vay bana vaylar bana.

    amerikada kaldigim su sure zarfinda henuz elektrik dugmesi banyonun disina denk gelen, turkiyede ise kimi oteller disinda icine denk dusmus bir haneye girmedim. lakin gecen sene yazin sans eseri silede bir arkadasin mustakil evine gittim. banyoya girmezden once kapinin disinda elektrik dugmesi aradim, bulamadim. boyle koridorun dibine yurudum onu aciyorum olmuyor, digerini deniyorum, beceremedim. cok ustelemedim, helaya girdim, karanlikta isimi gormeye koyuldum. isin ortasinda once buzlu camda bir surat belirdi, sonra tingir tingir kapi zorlandi. karanliktan aydinliga bagirdim

    "ben varim!"

    arkadasim dedi ki

    - ha sen mi vardin? isik bozuk mu?
    - yok, isigi bulamadim. sen acar misin?
    - nasil acayim, isik iceride.

    tarif ettigi yerden isigi actim. isimi gordum, ciktim. sonra utancimi yendigim bir anda arkadasima sordum:

    - sizin bu banyonun isigi neden iceride?
    - sorma ya, bizim evin mutaaayidi laz. herif her bir boku tersten yapmis. bizim bu bloktaki butun evlerin banyolarinin isiklari iceride.

    lan? turkiyede boylesi bir uygulamayi ancak laz bir mutaaayit akil ediyorsa, bu amerikada ve muasir medeniyetler diyarinda mevzunun da ters oldugunun bir delili midir? boylesi bir anda dusundum, irdeledim. isigin kontrolunun iceride ya da disarida olmasi ne kazandiriyor, ne kaybettiriyor.

    isigin kontrolunun iceride olmasi oncelikle birey toplumu olan amerika ve bati medeniyetlerinde dikkat cekmiyor. cezalandirmak gayesi ile dahi cocugunu banyoya kilitlemeyen (hatirlayalim oda cezasi diye bir sey vardir) ebeveynin yasama alani olan bati medeniyetlerinde bir kisinin ne olursa olsun sicarken karanlikta ya da aydinlikta olma hakki kendisinde gorunuyor. oysa ki dogu toplumunun etkilerini surduren turkiyede birey ancak ataerkil aile yapisi icerisinde varligi onanirsa vardir. yani helaya giren bir kisi ic ozgurlugune sahipse de, dis iliskilerinde evin reisine tabiidir. evin reisi isigi kesmek isterse, keser. acmak isterse acar. helada kalma suresine sinirlama getirmek maksadiyla duzenleyici ve kisitlayici tedbirler almak konusunda yetkili merciidir. oysa ki bati medeniyetlerinde boylesi bir ayricalik evin reisi de olsa ebeveyne taninmaz, cocuk ortak mulkiyet sahasi uzerinde en az ebeveyn kadar iktidar ve hak sahibidir.

    uygulamada bakildiginda: turk aile yapisi icerisinde evin reisi sifatinda olan ebeveyn uzun sure acik gordugu bir banyo isigina mudahale hakkina sahiptir. bu hem ekonomik anlamda bir uyari ve nota nitegilindedir, hem de mevcut iktidarin bir govde gosterisidir. iktidar sahibi ebeveyn banyo isigini kapattiktan sonra karanlikta duydugu

    "ben varim"

    a cevaben, isigi acarken, sunu demek ister.

    "sen varsin, ama ancak ve ancak benim sayemde varsin. firt dedin tassaklarimdan firladin, cirt dedin karnimdan ciktin! ona gore. sak isigini kaparim, sen var olmazsin. bu kadar kolay! "

    bu yuzdendir ki sanirim feodal yapi, somuru duzeni turkiyede sona ermeyecektir, ezilen kesim en dogal ihtiyaclarini karsilarken dahi "efendi"sine ancak karanlikta "ben varim" diyebilecek, ancak karanlikta bir ciglik haline gelince, lutfen varligi taninacaktir. isik dugmeleri, elektrik anahtarlari daima helanin disinda kalacaktir.
82 entry daha
hesabın var mı? giriş yap