3 entry daha
  • iii

    bir gün bir su birikintisinde tanıdım sakallarımı
    gözlerimi, o yaman kuşkuyu daha sonra öğrettiler
    tuba ağacından kesilmiş iki tek dalı
    bilmem ki, tutmadım hiçbir fırtınanın hesabını
    ne şiir yazdım gittikçe azalan yaşıma
    ne de giz diye sakladım umutsuzluk için yazdıklarımı
    keşfe çıktım doğup büyüdüğüm kenti yeniden
    tırmandım genelevlerle dallanan sokakları
    bozuk plakların, eski püskü eşyaların üstünden atladım
    kağıt oynadım hiç tanımadığım adamlarla
    zar attım
    ve imrendim o kuleyi yaptıran adamın işaret parmağına
    sinemalara girdim (bir filmin ortasında ya da sonunda)
    oturmadım bile çoğu zaman
    girdim ve çıktım
    doğrusu hiçbir şey anlamadımsa yaşamımı anladım
    öyle hep kesik kesik olan, karışık olan
    ve utandım galiba sabahları demli çaylardan

    (ki mavi bir taş sıkıştırırdım dişlerimin arasına hırsımdan
    denizler, açık denizler
    daha doğmamış olurdu dünyanın sıcak karnından.)

    bir sabah da bizans paralarına baktım antikacı dükkanlarında
    gözyaşı şişelerine, pesüslere baktım
    tutuldum bir tasvirle kedi gözünden bir heykelciğe
    onca yıl sonra truva atına tutulduğumdan
    ama hiç mi hiç gereği yokken bakır bir madalya satın aldım
    bilmiyorum ne yaptımdı o madalyayı ben
    ya birine verdimdi ya da bir arsaya fırlattım.

    bir gün de bir cami avlusunda güvercinleri taşladım
    gözleri kör bir kadın mısır satıyordu
    ağlamak istedi ben güvercinleri ürkütünce
    o an düşünmedimse de sonradan aklıma takıldı
    gözleri kör bir insan nasıl ağlar diye.

    son olarak üstünde bir taşın
    oturdum saatlerce.

    (kirli ağustos kitabından.)
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap