22 entry daha
  • http://www.dailymotion.com/…nova-atlantis_lifestyle

    yukarıdaki videoyu izleyin önce.

    platon'un timaios diyaloğunun başlangıcında anlatılan atlantis efsanesi neredeyse her yüzyılda kendine bir alıcı bulmuştur; bacon'ın bu hikayeyi "nova atlantis" adıyla yeniden canlandırması da bu kapsamda değerlendirilebilir. avrupa'nın ortak birikimlerinden biri olarak görmek lazım bu hikayeyi; nasıl ki bir sülaleden geçmişte yaşamış bir akrabanın yaşadıkları tüm torunları, yeni yetmeleri heyecanlandırırsa ya da akrabalık ilişkilerinden ötürü onlar tarafından ortak bir değer olarak görülürse, bu ve benzeri hikayelerin her daim taze kalması, kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılması doğaldır.

    mevzuyu böyle değerlendirirsek, platon'un timaios diyaloğunun ne kadar da müthiş bir pınar olduğu anlaşılabilir. bu öyle bir pınardır ki, her yüzyılda peşine düşülesi bir heyecanı en sağlam şekilde anlamlandırmıştır. solon'un mısır'da bir rahipten öğrendiği atlantis hikayesine göre söz konusu ülke, sular altında kalmıştı. tektanrılı dinlere nuh tufanı adıyla miras kalacak olan bu hikayedeki batık ülke atlantis'e karşılık bacon bir bilimler atlantis'i inşa ediyor nova atlantis'te. bunun tümüyle gizli mesajlar içerdiğini düşünmek de yersiz bana kalırsa veya metne gizli amaçlar atfetmek; zira bacon'ın temel ereği süleyman'ın evi nezdinde bir ilimler bütünü oluşturabilmek; bunun da taşıyıcı mottosu belli: nam et ipsa scientia potestas est. peki nasıl oluyor da, yazarının dönemine varıncaya değin (ve hatta sonrasında da) batık olduğu düşünülen bir ülkeden böylesine üstün bir ülke imal edilebiliyor? bacon antik çağ'ın metinlerini çok iyi değerlendirmiş bir kafadır; aldığı eğitim ona müthiş bir muhakeme zenginliği kazandırmıştır. kuşkusuz platon'un timaios'una da alimiyle, soylusuyla, avamıyla hiç fark etmez, dönemindeki insan karakterinin bilgiye erişemediğini, ancak erişmesi gerektiğini ısrarla düşünüyordu. aynı dönemde yaşamış ingiliz marlowe'un dr. faustus'unun kafayı yemesinde de benzer bir yetmezlik virüsü yok mudur? yeni dünya ve yeni bir bilgi, yeni bir egemenlik; ama salt topraklara, denizlere, havaya değil; belki de tanrı gibi olmak (dr. faustus'ta: "yeryüzünde zeus'luk") kutsal bilgiye erişmek, insanın kendinden taşması... bacon külliyatında gözümüze çarpan asli unsur: bilgiye erişim uğraşısıdır; zaten kendisine bu denli gizli amaçlar atfedilmesinin ve sürekli gizli örgütlerle içli dışlı olduğunun vurgulanmasının da sebebi, bilgi arzusunu bu kadar derinden hissediyor oluşudur.

    özellikle de sermones fideles'te kutsal süleyman'dan çok fazla alıntı yapar; bu yüzden nova atlantis'indeki academia'nın adına "süleyman'ın evi" demesi de şaşırtıcı değildir. önemli olan bizim nasihatçi süleyman'ı nasıl görmek istediğimizdir bana kalırsa. kimdir süleyman? bana kalırsa bir sembol, bir anahtardır. mevcut düzenin, insanların erişemediği belki de erişmek istemediği kutsallığın öğretmenidir. bacon da bu kutsal bilgi arzusunu gökten indirmemiştir; bir merdivenin yukarıdaki basamaklarından biridir, evvelki basamaklar olmadan bacon'a ulaşmak mümkün değildir: solon'un mısır'dan getirttiği atlantis hikayesi nasıl yahudilik, hıristiyanlık ve islamiyet'e sızdıysa, yunan düşüncesine geçişi oradan da 17. yy.'a uzanışı şaşırtıcı değildir. mevcut düzenle, bilgiyle yetinmemek; bilgiyi arzulamaktır önemli olan.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap