22 entry daha
  • hikayeler ilk başta kopuk gibi gözükse de bütün hikayelerin bir araya gelip, aslında norah jones'un oynadığı lizzie karakterinin "kendini tanıma ve aradığı aşkı bulma" döngüsünü çok net biçimde tamamladığı film. hikayeler farklı yerlerde karşılaşılan enteresan kişilikler üzerine döndüğü için bu karakterler üzerinden açıklamaya çalışacağım.

    --- spoiler ---

    jeremy

    filmin başında lizzie, aldatıldığını öğrendikten sonra kendini birden bire bir boşlukta bulur, "onsuz asla olamayacağını düşündüğü" kişinin kendisinden vazgeçtiğini anladıktan sonra hiç bir şey demeden kaçacak kadar da şaşkındır. yine de bir ümit olarak muhtemelen insanların anahtar bırakmak suretiyle birbirini bulması konusunda etrafta ün yapmış olan jeremy'nin (jude law) mekanına gider. jeremy ile kısa süre içerisinde muhabbeti ilerleten lizzie, jeremy ile dertleşirken aradığı şey için herhangi bir şekilde yolculuğa çıkması gerektiğini anlar, çünkü geri dönmeye çabalamasının bir anlamı yoktur, örneğin jeremy, anahtarlar kapıları açsa bile karşılaşacağı kişilerin bildiği kişiler olmayacağını söylemiştir. lizzie jeremy'ye güvenmektedir çünkü jeremy de benzer bir yolculuktan geçmiş gibidir aslında; zaten jeremy'nin genel melankolik havasının yanı sıra duruş, hal ve tavırlarında bir rahatlık, bazı şeyleri geride bıraktığına dair bir takım ipuçları vardır. abd’ye geldiğinde hayalleri olan ve katya isimli birine aşık olan jeremy’nin güzelim hayallerinin hepsi suya düşmüştür, fakat o yine de minicik bir cafe işletmekten çok mutlu görünmektedir, jeremy’nin bu duruşu seyircileri meraklandırmaktadır.

    bunun üzerine lizzie her şeyi geride bırakarak "yolun karşı tarafına geçmeye" karar verir. zaten daha sonra katya ile konuşmasında jeremy, aslında kendisinin de yolun karşı tarafına geçtiğini anlar, hatta bunun üzerine eskiye ait olan anahtarlardan kurtulur, özellikle kendisininkinden. muhtemelen yolun karşı tarafına geçtiğinde tek ihtiyacı olan orada kendine eşlik edecek biridir; pastanede kimsenin yemediği yaban mersinli pastayı yiyen, herkesten bambaşka, bir tane olan lizzie gibi birisidir. yine de lizzie daha yeni gittiğinde jeremy onun da buevrimi geçirmesi gerektiğini anlayamaz ve onu özler, bağlantıyı koparmamak ister. memphis’teki her dandik diner’a tek tek telefon eder, hepsine kartpostallar yollar belki lizzie’ye ulaşabilir diye. onu gizlice öperken hissettikleri doğru hislerdir ve güvenlik kamerası kayıtlarını sürekli izleyecektir o anı unutmamak için. sonuçta jeremy, lizzie’ye neden bu yolculuğa çıkması gerektiğini anlatan insan olmuştur, bir yandan da kendisine eşlik edecek birini bulduğu ümidi içinde beklemekte, halen belki bir gün gelir de yer diye yaban mersinli kek yapmaktadır.

    arnie ve sue lynne

    memphis’te lizzie’yi çok hareketli bir hayat beklemektedir, çünkü çok uzun sürmesini tahmin ettiği yolculuğu için bir araba gerekmektedir ve bunun için de elbette para biriktirmesi gerekecektir. lizzie gündüzleri diner ayarında bir yerde, akşamları ise bir barda çalışmaktadır, zaman içinde iki yerde de arnie isimli alkolik bir polis görmeye başlar. arnie (david strahairn), artık görüşmedikleri eski karısına saplantılı biçimde tutkundur fakat bir araya gelmeleri imkansızdır, bunun için de kendini “içkiyi bırakışını kutlamak” için içki içecek kadar hırpalamaktadır. lizzie kısa zaman içinde kendi yaptığının da arnie'nin alkol bağımlılığından çok farklı olmadığını anlar, kendini 24 saat işlerle güçlerle meşgul ederek aslında kaçmakta, yaşadığı yıkımı hatırlamayacak kadar çok çalışmaktadır. sonunda çektiği acılara dayanamayan arnie’nin, kendi arabasını çarparak hayatına son vermesi, lizzie’ye ve seyircilere gösterir ki bunalım, hayal kırıklığı ve unutmaya çalışmaya yönelik bağımlılık en sonunda daha büyük yıkımlara yol açacaktır; işte, bütün bunlar arnie’nin hayatına mal olmuştur. arnie, lizzie’nin aslında istediği yolculuğu yapmayıp, kendisini oyalayarak yerinde saydığını gösterir ve lizzie’yi uyandırır.

    sue lynne (rachel weisz) ise kocası arnie’den bir hayli genç, alabildiğine özgür ruhlu fakat zamanla bir taşr polisi olan kocasının aşırı ilgisinden bunalan, bu nedenle de yırtmaya çabalama yolunu seçmiş ve bu uğurda kasabanın en yavşak genciyle sürtmekte karar kılmış yırtık bir kadındır. muhtemelen arnie ile olan evliliği nedeniyle kasabadan çıkış şansı bulamamıştır, hayatı boyunca kös bir hayat ile asi olmaya çalışan zibidi bir hayat arasında gidip gelmiştir. her ne kadar yıllar boyu istediği tek şey kocasından kurtulmak olsa da, o öldüğünde kendisini hep rahat hissedeceğini düşündüyse de, arnie öldüğünde derin bir kedere kapılır ve fark eder ki aslında tek istediği, tek ihtiyaç duyduğu kocasının onu yalnız bırakmasıdır, tek başına bırakmasıdır. lizzie, sue lynne için “bu kasabayı terk etmek onun için ölüm olmalı” der. aslında kasabayı terk etmek, boğucu hayatlara hapsolmuş sue lynne’in ölmesi ve istediği gibi özgür olmak isteyen sue lynne’in doğuşu anlamına gelmektedir. bu, lizzie’ye 7/24 delicesine çalışmak yerine aslında ne yapması gerektiğini gösterir: kendini tanımaya devam etmek, çıkmaya baş koyduğu yolculuğunu sürdürmek.

    leslie

    otobüs yolculuklarına kaptırıp kendini nevada’ta bulan lizzie, ufak bir kumarhanede çalışmaya başlar ve kısa zaman içinde buranın müdavimi olan küçük çaplı kumarbazlarla muhabbet kurar. bunlar arasında özellikle leslie (natalie portman), iğrenç güneyli aksanıyla olsun, white trash’liğin sınırlarını zorlayan zevksizliğiyle olsun, muhteşem bir kumarbaz oluşuyla olsun hayli dikkat çekici bir karakterdir. kendine ileri düzeyde güvenmekte olan leslie, bunun aksine kimseye güvenmemekte ve daha sonra lizzie’nin de öğreneceği üzere kumarda olsun olmasın muhataplarını kazıklamak için her türlü çakallığı yapmaktan zerre gocunmayacak bir yapıya sahiptir. lizzie’nin tam zıt karakterinde olan leslie, lizzie ile bir anlaşma yapar ve lizzie’nin araba almak için biriktirdiği bütün parasıyla oyuna girmesine izin verirse, kazanırlarsa kazancı bölüşecklerini, kaybederse de lizzie’ye cillop gibi arabasını vereceğini söyler. lizzie teklifi kabul eder, leslie kumarda sıçtığını söyleyerek lizzie’ye arabayı verir ama borç para için daha sonra babası olduğunu söylediği birine gitmeleri gerektiğini söyler ve zıt ikili las vegas’a doğru yollara düşer. yolda leslie’yi las vegas’taki bir hastaneden ararlar, babasının durumunun kritik oldğunu söylerler fakat hiç kimseye güvenmeyen leslie bunu da sallamaz çünkü babasına güvenmiyordur; özellikle de kendisini daha önce bu konuda çok kandırdığı için, şimdi babasına hiç güvenmemektedir. vegas’a gittiklerinde leslie babasının gerçekten de öldüğünü görür, gerçekle yüzleşen leslie, lizzie’ye onu kazıkladığını, aslında son oyunu kazandığını ama ona kaybettiğini söylediğini, dolayısıyla ne arabanın ne de paranın lizzie’ye kalacağını anlatır. garibim lizzie de bu sahne ile istemeden de olsa o anki gerçekle ve kendisinin leslie ile gerçekten de ne kadar zıt olduğu ile yüzleşir ve leslie’yi en azından ihtiyacı olan arabayı almada yardım etmesi için ikna eder. arabayı aldıktan sonra herkes kendi yoluna gidecektir, leslie elbette kumar oynamaya devam edecektir, babasının ölümü onu sarstıysa da kim olduğunu değiştirmeyecektir, leslie bildiğimiz leslie olmaya devam edecektir. tamamen zıddı olmasına karşın bir ayna niteliği taşıyan leslie’ye bakan lizzie de belki sadece yollara düşmesinin yeterli olmadığını, artık kendisi ile ilgili yeterli farkındalığa ulaştığından dolayı artık kendisini tanıdığını ve kendisi olmaya devam etmesi gerektiğini anlar, yolculuğa devam etmesine artık gerek yoktur.

    leslie’ye bakarak kendisini artık tanıyan lizzie’nin bu noktada yapması gereken, yolculuğu sona erdirmek ve kendisini gerçekleştirmektir. lizzie, filmin başında aşka sonuna kadar inanan, güvenen bir insandır, zaten kendisini sorgulaması da aşkın bittiğini görmesi sonucu olmuştur. artık yıkımın nedenlerini bilen ve kendisini tanıma şansına erişmiş olan, yolun karşı tarafına tam olarak geçiş bulunan lizzie, ne istediğini bilerek tekrar aşka inanabilir ve güvenebilirdi, ihtiyacı olan tek şey ona eşlik edecek biridir. yolculuğunu tamamladığında ise karşısında jeremy vardır, çünkü onu bu yolculuğa jeremy başlatmış, hatta belki de bu yolculuk sonunda lizzie’ye kendini, veya kendisi gibi olmayı vaad etmiştir. artık eski ile ilgili bir şey hissetmeyen lizzie, jeremy’nin mekana döndüğünde değişmiştir, jeremy de bunun farkına varmıştır. jeremy lizzie’nin sonunda döngüyü tamamladığını anlar, artık jeremy için uzun bekleyiş sona ermiştir, çünkü ne kadar değişse de lizzie halen o yaban mersinli keki çok sevmektedir, hala jeremy’nin bildiği lizzie’dir. döngüyü tamamlayan lizzie, gerçek aşkı jeremy ile bulmuştur, çift öpüşür ve film biter.

    --- spoiler ---
131 entry daha
hesabın var mı? giriş yap