3 entry daha
  • --- spoiler ---
    39 yaşındaki romen yönetmen cristian mungiu’nun üçüncü uzun metrajlı filminin ilk karesinde akvaryumda yüzen bir süs balığı görüyoruz. bu balık, filmdeki karakterlerin sıkışmışlığının/çaresizliğinin ve hatta nicolae ceausescu dönemindeki romanya toplumunun bir metaforu. bir üniversite yatakhanesinin gri bir odasındayız, oda arkadaşı iki kızın arasındaki konuşmalara tanık oluyoruz. anamaria marinca tarafından canlandırılan ana karakter otilia’yı üniversite koridorlarında takip ederken karaborsacılık gibi dönemi tanımlayan olgularla tanışırken bir yandan da iki kızın gerçekleştirmek üzere olduğu gizli plan hakkında ufak ufak fikirler edinmeye başlıyoruz. ancak, ilk yarım saat boyunca hikayede tam olarak ne olup bittiğine değil, baskı rejimi esnasında tipik bir romen gencinin yaşamına ve hayat ışığı sönmüş romanya sokaklarına, yüzlerini katılık kaplamış resepsiyonistlere, bilet kontrolörlerine odaklıyor seyirciyi yönetmen.

    filmin hikayesi bir cümleyle özetlenebilir: otilia, neredeyse 5 ay önce* hamile kalan arkadaşı gabi’nin bir otel odasında kürtaj olmasına yardımcı olurken parasızlık ve erkek arkadaş gibi faktörler ve kürtaj olgusunun dehşetiyle baş ediyor. ancak, mungiu filmin öncesinde salonu dolduran izleyicilere bir uyarıda bulundu: "bu, sadece kürtajla ya da komünizmle ilgili bir film değil." kendi geçmişinden çıkardığı bu hikayeyi olabildiğince gerçek bir şekilde anlatmaya çalışan yönetmen, zaten gerçekliği yansıtınca hikayenin otomatikman katmanlaşacağını düşünüyor. kürtajcı mr. bebe’nin kızların çaresizliğini kullanıp otilia’ya tecavüz etmesinden filmin güce sahip olanın bu gücü kötüye kullanması gibi bir anafikre sahip olduğu çıkartılabilir. kürtajın yasadışı olmasının birçok kadın için doğurduğu katastrofik sonuçlara odaklanıp filmin özgürlük kavramı ile ilgili bir film olduğu da söylenebilir. bütün bu temalar, o zamanın siyasi ve sosyal yapısına da bağlanabilir. her iyi filmde olduğu gibi filmden çıkarılacak fikir seyirciye kalmış.

    (burada bir parantez açmak istiyorum. kürtajın romanya’da yasadışı olduğu 20 yıllık dönemde yüzbinlerce kadın hayatını kaybetmiş. 1989’daki devrim sonrası yeni hükümetin ilk icraatlarından biri kürtajı tekrar legal hale getirmek olmuş. bu yasa değişikliği sonrasındaki ilk yılda 10 milyonluk kadın nüfusu içinde 1 milyon kadar kürtaj vakası gerçekleşmiş.)

    yönetmen, birkaç dakikalık uzun planlar kullanmış filminde. kamera ya sallana sallana karakterleri takip ediyor koridor ve sokaklarda; ya da tamamen sabit durup kadraja ne girerse onu yansıtıyor. özellikle kameranın sabit durduğu sahneler çok rahatsız edici çünkü karakterlerin içinde bulunduğu çıkmazdan uzaklaşamıyorsunuz seyirci olarak. mekan seçimleriyle yarattığı klostrofobi hissini bu tip kamera kullanımlarıyla perçinliyor yönetmen. anamaria marinca’nın son yemek’e benzettiği yemek masası sahnesinde bu his doruğa çıkıyor. kürtaj ve tecavüz sonrası erkek arkadaşının annesinin doğumgününe uğrayan olitia, sadece fiziksel olarak var olduğu yemek masasında, etrafındaki romen toplumundaki sınıfsal ayrımları işaret eden diyalogun rahatsız ediciliği içerisinde, yaşadığı dehşetle baş etmeye çalışırken biz de onun iç dünyasındaki karmaşanın bir parçası oluyoruz, haykırarak o masadan kalkmak istiyoruz. bu sahnede ve filmin tamamında anamaria marinca’nın yüzü ana odağımız. gece sahnesinde, bebek fetüsünü atacak bir yer ararken karanlığın korkutuculuğunu bıçak gibi yarıyor olitia’nın gözleri.

    hikayenin realizmi, kamera kullanımı, doğal diyaloglar ve müziğin olmaması gibi tercihler, filmin tarzını dardenne kardesler’e benzetmeme sebep oldu biraz. zaten cannes jürileri çok seviyor böyle filmleri. rahatsız edicilik faktörü ile de lukas moodyson’ı anımsadım. sınırlı sinema kültürüm içerisinden bu yönetmenlerle bağ kurdum, belki daha oturaklı referanslar verilebilir. ancak bu benzetmeler de biraz boş, zira mungiu kimseden etkilenmemek için yeni bir film çekmeden önce bir sene sinemaya gitmiyor, ilham perilerini sinema sanatından değil, gerçek hayattan almayı tercih ediyormuş.

    a fost sau n-a fost ve moartea domnului lazarescu gibi romanya filmleriyle birlikte son dönemde uluslar arası düzeyde gürültü kopartan doğu avrupa filmlerinin etkileyici bir örneği 4 luni, 3 saptamani si 2 zile. ironik bir şekilde “altın çağdan hikayeler”* şeklinde isimlendirilen ve merakla beklenen bir filmler zincirinin de ilk halkası.
    --- spoiler ---
105 entry daha
hesabın var mı? giriş yap